| 
            İtirafsız Dersler 
			Merakla beklenmekteler ama, henüz 
			itiraf etmeye yanaşmış değiller.
 Kimler mi?
 
 Yaklaşık çeyrek yüzyıldır halk 
			yığınlarının beyinlerini yıkayanlar, "Küreselleşen dünyada artık 
			planlama yok, kuralsızlaştırma var; yeryüzünün dört bucağında cirit 
			atacak olan büyük sermaye herkese refah getirir" deyip ulus-devletin 
			kendi halkını korumaya kalkmasını çağdışı sayanlar.
 
 Onlar, hiç değilse şu günlerde, "Yanılmışız, monetarist 
			politikaların tüketimi arttırıp üretimi kamçılayacağını, yatırım, 
			istihdam, bolluk ve ucuzluk getireceğini sanıyorduk; şimdi Atlantik 
			ötelerinden eserek Avrupa üzerinden üstümüze gelen bunalım 
			yanıldığımızı gösteriyor" demeli ve bu itirafın ardından bugüne 
			kadar söylediklerinden farklı çareler düşünmeye başlamalıydılar.
 
 Hayır, öyle yapmak şöyle dursun, yine aynı teranelerin çemberinde 
			dikiş tutmayacak önlemlerle dönüp durmaktalar. Farkında değiller ki, 
			ABD'de ve İngiltere'de uygulanmaya başlayan "banka kamulaştırma" 
			girişimleri bile evrensel denen ekonomik formüllerin iflası anlamına 
			gelmektedir.
 
 Olanlardan dersler çıkarıp politika değişikliklerini düşünmek için 
			ille de küresel kasırganın vurmasını beklemek mi gerekir? 
			Yenileştirilmiş bir plancılık anlayışıyla karma ekonomiye dönüşe 
			geçmenin zamanı gelmemiş midir?
 
 Vaktin geldiği belli olduğu halde, hâlâ "Reformlar yapılsın" diyerek 
			IMF ve AB "çipa"larının yenilenmesini "reform" sayanlar bile var. 
			Neredeyse, yapılması gerekenlerin tam tersini yapmaya başlayacaklar. 
			İstanbul'dan ülkeye mesaj verenlere bakarsanız, kalan 
			özelleştirmeler hızla tamamlanmalı, dıştan gelen öğütlere karşı 
			çıkan bürokratların direnişleri kırılmalıdır.
 
 Oysa kalan kamu bankalarının satılmasından ya da yabancı katılımlara 
			açılmasından söz eden ağızların artık kapanması, Halk Bankası'nın, 
			Ziraat Bankası'nın üzerinden özelleştirilme heyulasının kalkması, 
			yaklaşan kasırgada dik durabilecek ulusal kurumların güçlendirilerek 
			ayakta tutulması gerekiyor.
 
 Şimdiki küresel bunalım Batılı büyük kapitalist sistemlerin kendi 
			yöntemleriyle hafifletilse ve sonuçta atlatılsa da, bunalımın 
			Türkiye'ye verdiği ürperti bile iktidarın ve hatta anamuhalefetin 
			ekonomiye ilişkin söylemlerini değiştirmeleri için yeterli 
			sayılmalıdır. Bu ülke hep o sistemlerdeki hastalıkların korkusuyla 
			tedirgin yaşamaya mahkûm edilmemeli.
 
 Kemalist Cumhuriyet İzmir Kongresi'yle belirlenen ve hep süreceği 
			düşünülen ekonomik politikayı 1929 bunalımının ardından değiştirmeyi 
			becermiş ve mecalsiz Anadolu'yu beşer yıllık sanayi programlarının 
			devletçi yatırımlarıyla kalkındırmaya geçme cesaretini göstermişti. 
			Elbet geçmişte yapılanların şimdi aynen yapılması söz konusu 
			değildir; ama aynı cesaretin şu sıra planlı bir karma ekonomi 
			çerçevesinde kamusal ve özel kesimlerin seferber edilmesi için 
			gösterilmesini savunmak çok mu yanlıştır?
 
            M. Soysal 
 |