Stagflasyon

 

 

Home ] Up ] TACS Yetkinlikleri ] Yetkinlik Merkezi ] Ortaklar ] TACS Hakkında ] Görüşler ] İçerik ] TACS'da Ara ]

 

 

Yuzde Bir ] Çelişkiler ] Neredeyiz? ] Borçlar ] Faiz ] RTE ] Milli Gelir ] 2008 ] 2009 ] [ Stagflasyon ] G-20 ] Washington ] Piyasa ] Öngörü ] 2050 ] Holdingler ] Dersler ] LE ] Borsa ] Toplumculuk ] Çözüm ] Gelişim ] IMF ] Kapitalizm ] BE ] Üretim ] Pardus ] DYSG ] Gümrük ] Konut ] Turizm ] TSK 500 ]

 

 

 

Up

Stagflasyon ya da Slumpflasyon

   
   

 

   
   
Ekonomiler büyüme ve enflasyonla ilişkilerine göre dörde ayrılırlar:

(1) Bir ekonomi sıfır enflasyonla büyüyorsa orada enflasyonsuz büyüme geçerlidir.
(2) Bir ekonomide hem reel büyüme hem de enflasyon varsa enflasyonlu büyüme söz konusu demektir.
(3) Bir ekonomide reel büyüme sıfır ya da sıfıra yakın iken enflasyon varsa stagflasyon durumu geçerlidir.
(4) Bir ekonomide GSYH reel olarak küçülürken enflasyon da ortaya çıkıyorsa o ekonomi slumpflasyon ile karşı karşıyadır.

Yukarıda sıraladığım örneklerden ilkine yakın geçmişte Japonya'da rastlandı. Japon ekonomisi geçtiğimiz yılların bazılarında sıfır enflasyona karşın sıfırın biraz üstünde reel büyüme gerçekleştirdi. İdeal durum, düşük bir enflasyon olsa bile mümkün mertebe yüksek büyümeyi sağlayan denge hali olduğu için Japonya'nın durumu tercih edilen bir denge değildi.

İkinci örnek yani enflasyonlu büyüme durumu dünyada en çok rastlanan denge halidir. Türkiye uzun yıllardır böyle bir denge içinde bulunuyor. Son altı yılda bir yandan yüzde 6.6 dolayında büyürken bir yandan yüzde 13 dolayında ortalama enflasyon yaşadık.

Üçüncü durum yani stagflasyon da oldukça sık rastlanan bir denge halini ifade eder. Stagflasyon iki ayrı sözcüğün birleştirilmesiyle oluşturulmuş bir sözcük. İlk bölümü durgunluk anlamına gelen stagnation'dan, ikinci bölümü de enflasyondan alınmış bulunuyor. Durgunluk içinde enflasyon anlamına geliyor. Yani reel ekonomik büyüme olmaksızın fiyatların artmaya devam etmesi halini ya da GSYH'nın nominal olarak büyümesine karşılık reel olarak büyümemesi halini ifade ediyor.
Türkiye, stagflasyon benzeri ekonomik koşullarla geçmişte birkaç kez karşılaştı. Bunlardan birisi 1991 yılıdır. 1990 yılı GSYH'mız cari fiyatlarla 397.2 milyar TL idi (152 milyar dolar.) 1991 yılı ekonomik büyümemiz yüzde 0.4, enflasyonumuz yüzde 71, GSYH'mız 634.4 milyar TL (151.8 milyar dolar) olmuştu. Yani ekonomi büyümemiş, buna karşılık enflasyon yüzde 71'lere geldiği için, dolar cinsinden değişmeyen GSYH, TL cinsinden büyümüş görünüyordu.

Dördüncü durum yani slumpflasyon sık rastlanmamakla birlikte ekonomik dengenin (ya da dengesizliğin) en korkutucu halidir. Slumpflasyon da stagflasyon gibi iki sözcükten oluşuyor. Slump; batma, çökme anlamına geliyor. Enflasyonla birleştirildiğinde çöküş içinde enflasyon gibi bir anlam çıkıyor. Yani ekonomi küçüldüğü halde enflasyon olgusunun varlığını ifade ediyor. Dünya çapında en bilinen örneği 1929 büyük bunalımıdır.
Türkiye ekonomisi de geçmişte slumpflasyonla birkaç kez karşılaştı. En yakın olanı 2001 krizi sonucunda yaşanan krizdir. Cari fiyatlarla GSYH'mız 2000 yılında 166.7 milyar YTL, sabit fiyatlarla 72.4 milyar YTL idi. Buna karşılık 2001 yılında yüzde 50'nin üzerindeki enflasyona eşlik eden yüzde 5.7'lik bir küçülme yaşayan ekonomide GSYH cari fiyatlarla 240.2 milyar YTL, sabit fiyatlarla 68.3 milyar YTL olmuştu. Yani nominal olarak büyümüş görünen Türkiye reel olarak küçülmüştü.

Eğer IMF'nin tahmini olan yüzde 0.5'lik büyüme ve yüzde 3.2'lik enflasyon gerçekleşirse bugün ABD'nin içinde ilerlediği duruma en uygun tanım stagflasyona gidiş halidir. Eğer daha kötümser olanların tahmini gerçekleşir de ABD ekonomisi eksi büyüme ile karşılaşırsa içine gireceği durum slumpflasyon olur.

Türkiye'nin içinde bulunduğu durum enflasyonlu büyüme durumudur. Eğer büyümemiz sıfıra yaklaşırsa o zaman stagflasyondan, eksiye dönerse slumpflasyondan söz etmek mümkündür. Bugünkü görünümü ile Türkiye stagflasyona veya slumpflasyona yakın görünmemektedir. Buna karşılık cari açığın bu kadar büyük olduğu ve küresel sıkıntılar nedeniyle finansmanın zorlanmaya başladığı bir ortamda bu iki durumla da karşılaşmak olası olduğu için IMF ile programı sürdürmek bugün dünkünden çok daha önemlidir.

Mahfi Eğilmez

   
   
   
 

TACS

 

 
 
   

 

Home ] Up ] TACS Yetkinlikleri ] Yetkinlik Merkezi ] Ortaklar ] TACS Hakkında ] Görüşler ] İçerik ] TACS'da Ara ]

Yuzde Bir ] Çelişkiler ] Neredeyiz? ] Borçlar ] Faiz ] RTE ] Milli Gelir ] 2008 ] 2009 ] [ Stagflasyon ] G-20 ] Washington ] Piyasa ] Öngörü ] 2050 ] Holdingler ] Dersler ] LE ] Borsa ] Toplumculuk ] Çözüm ] Gelişim ] IMF ] Kapitalizm ] BE ] Üretim ] Pardus ] DYSG ] Gümrük ] Konut ] Turizm ] TSK 500 ]

 

 

 

 

The Best Networks Start with the Best Consultants - TACS

 

 

Copyright © 2022 TACS
Last modified: August 27, 2023