Kapitalizm

 

 

Home ] Up ] TACS Yetkinlikleri ] Yetkinlik Merkezi ] Ortaklar ] TACS Hakkında ] Görüşler ] İçerik ] TACS'da Ara ]

 

 

Yuzde Bir ] Çelişkiler ] Neredeyiz? ] Borçlar ] Faiz ] RTE ] Milli Gelir ] 2008 ] 2009 ] Stagflasyon ] G-20 ] Washington ] Piyasa ] Öngörü ] 2050 ] Holdingler ] Dersler ] LE ] Borsa ] Toplumculuk ] Çözüm ] Gelişim ] IMF ] [ Kapitalizm ] BE ] Üretim ] Pardus ] DYSG ] Gümrük ] Konut ] Turizm ] TSK 500 ]

 

 

 

Up

Kapitalizmin geleceği

   
   

 

   
   
Kapitalizmin bugün geldiği aşamada yönetim ile denetim arasında çok ince ve hassas bir denge söz konusu. Denetim öne çıkarsa yönetimin yaratıcılığı ölüyor, yönetim aşırı serbest kalırsa yaratıcılık kötüye kullanılıyor ve ahlak dışı yollara sapılıyor. Kapitalizmin geleceği bu ince ve hassas dengenin nasıl sağlanacağına bağlı olarak biçimlenecek..

21. yüzyıla geçilirken hâlâ ayakta kalan kumanda ekonomileri olmakla birlikte büyük ölçüde piyasa modeli, dünyaya egemen oldu. Hatta sonunda küresel piyasa sistemi haline dönüştü. Bugün neredeyse bütün dünya eksikleri veya fazlalarıyla piyasa modelini benimsemiş bulunuyor.
Marx’ın verdiği adla kapitalist sistemin ya da batılıların verdiği adla piyasa sisteminin olmazsa olmaz denilebilecek bazı koşulları var. Bunların başında ticaretin serbestliği geliyor. Yani piyasaya girmek serbest olmalıdır. Bunun doğal sonucu, piyasadan çıkışların da serbest olmasıdır. İsteyen herkes, herkese eşit olarak uygulanan kurallara uymak kaydıyla piyasaya girebilir veya çıkabilir.
Kapitalist sistem, 20’nci yüzyıl boyunca bu konuyu geliştirerek ve ulusallıktan uluslararası düzeye çekerek serbest ticareti oyunun temel taşı haline getirdi. Böylece 20’nci yüzyılın son çeyreğine girildiğinde kapitalizm, bir ekonomik sistem olarak yetkinliğinin doruğuna çıkmış oldu. Kumanda ekonomisine dayalı öteki sistemler bu çıkışa dayanamayarak dağıldılar. Dağılmayanlar da kumandaya dayalı siyasal sistemin yanına piyasa ekonomisi monte etmeyi denediler. Bunda da başarılı oldular.
20’nci yüzyılın sistem değişimi aşamasındaki son adımı sermaye hareketlerinin serbest bırakılması oldu. Bu aşamayla birlikte kapitalizm, ulusal ve bölgesel olmaktan ya da zengin ülkelere özgü bir sistem olmaktan çıkarak bütün dünyanın sistemi olmaya yönelmiş oldu. Artık ticaretin serbestliğinin yanına para hareketlerinin serbestliği de eklenmiş, sermaye nerede getiri yüksekse oraya yönelir olmuştu. Bunun sonucunda mal ve hizmetler mümkün olabilen en ucuz girdi maliyetiyle üretiliyor ve dolayısıyla daha ucuza sunulabiliyordu. Hiç kuşkusuz tüketici için en iyi durumdu bu. Bir ekonomik sistemin nihai hedefi tüketici tatminini maksimum düzeye çıkarabilmek olduğuna göre kapitalizm bu işi becermiş, şimdi de bunu doruk noktasına küreselleşme ile taşıma aşamasına gelmişti.
20’nci yüzyılın son çeyreğinde sistemin küreselleşmeye gitmesine yol açan bir başka gelişme de denetimin hafifletilmesi ve yaratıcılığın önünün açılması eğilimiydi. Bu eğilimi ortaya çıkaran adımlar deregülasyon, yani kuralların azaltılmasıydı. Deregülasyonla birlikte finansal mühendislik ve finansal buluşlar tavan yapmaya başladı.

Kapitalizmin Krizi

İşte tam o aşamada kapitalizmin merkezinde, yani ABD’de kapitalizmin en temel dayanağı olan finans kesiminde kriz çıktı. Ve bu kriz dalga dalga küresel sisteme dahil ekonomilere yayıldı. Önce sermaye hareketleri tersine döndü, ardından serbest ticaret sekteye uğradı. Sonunda bütün ekonomiler küresel sistemden önce olduğu gibi asıl üretimlerini iç piyasalarına yöneltmek zorunda kaldılar.
Krizle birlikte merkantilizmden kalma eski bir saplantı olan korumacılık yaklaşımı ön plana çıkmaya başladı. Şu sıralarda olmasa da önümüzdeki dönemde mutlaka yeni kurallar ve denetim sistemleri geliştirilecek. Asıl olanın yönetim olduğu unutulup denetim ön plana çıkarılacak.
Kapitalizmin bugün geldiği aşamada yönetim ile denetim arasında çok ince ve hassas bir denge söz konusu. Denetim öne çıkarsa yönetimin yaratıcılığı ölüyor, yönetim aşırı serbest kalırsa yaratıcılık kötüye kullanılıyor ve ahlak dışı yollara sapılıyor. 1980’ler öncesinde ilki, 2000’ler sonrasında ikincisi geçerli oldu. Şimdi yeniden ilk duruma, yani denetimin öne çıktığı duruma geri dönüyoruz.
Kapitalizmin geleceği bu ince ve hassas dengenin nasıl sağlanacağına bağlı olarak biçimlenecek. O nedenle bugünlerde alınmakta olan geleceğe dönük kararları dikkatle izlemek gerekiyor.

Krizden Hangi Modelle Çikilacak?

Kapitalizmin şampiyonluğunu yapan ülkelerde o kadar çok önlem alındı ki bu krizden çıkılmaması için pek bir neden yok. Yalnızca biraz daha zamana ihtiyaç var. Bir de çıkış için bugünlerde, şimdiye kadar bildiğimiz V, U ya da W tipi çıkış modellerinin pek fazla geçerli olmayacağı L tipinin ise söz konusu olmayacağı buna karşılık kanca tipi bir çıkış yaşanacağı öne sürülür oldu. Bütün bunları aşağıdaki grafiklerle ortaya koymaya çalışayım.
Şimdiye kadar üzerinde tartışılan farklı dip olasılıklarını ilk dört grafikle anlatmak mümkün. Birinci grafik, dipten hızlı çıkışı ortaya koyan V tipi bir toparlanmadır. Bunun en bilinen örneği Türkiye’nin yaşadığı 2001 krizinden çıkış biçimidir. İkinci grafik, dipten daha uzun sürede çıkışı gösteren U tipi bir toparlanmanın görünümüdür. 1929 büyük bunalımından ABD’nin çıkışı böyle olmuştur. Üçüncüsünde ise toparlanmadan sonra tekrar inişe ve tekrar çıkışa yönelen W tipi bir dip yer almaktadır. Dördüncü grafikse toparlanmanın oldukça uzun zaman alacağı bir L tipi dip söz konusudur. L tipi dip modelinin en tipik örneği Japonya’nın uzun süredir yaşadığı durumdur. Bu dört farklı dip modelinin ortak özelliği (L tipi dışında) çıkışta, bir süre sonra tekrar eski düzeye ulaşılacağı beklentisidir.
Bugünlerde çokça tartışılan, son grafikle göstermeye çalıştığım kanca modeline şeklini veren ise bir daha o eski yüksek büyüme günlerine dönülemeyeceği, büyümenin eskiye göre daha düşük kalacağı düşüncesi. Bu düşüncenin ne kadar geçerli olduğunu zaman gösterecek. Buna karşılık gelişmiş dünyada öncü göstergeler endeksi olarak bilinen endekslerin dipten dönüş işaretlerini vermeye başladığını söylememiz mümkün.

Gelecekte Kapitalizm

Bazı yorumcular bu krizin kapitalizmin sonunu getireceğine inanıyorlardı. Oysa kapitalizm esnek bir sisteme sahip olduğu için kolay kolay kırılmıyor ve geçmişte de örnekleri görüldüğü gibi bu tür krizlerden çıkmayı başarıyor. Kapitalizm ne zaman bu tür bir krize girse piyasa mekanizmasını bir yana bırakarak devlet müdahalesine, yani bir anlamda kumanda ekonomisine başvurarak krizden çıkıyor ve sonra yeniden piyasa mekanizmasına geri dönüyor. Ne var ki bu tür dönüşler zaman alıyor. Örneğin 1929 krizinden sonra İngiltere’nin yeniden piyasa mekanizmasına dönüşü, aşağı yukarı yarım yüzyıl sürdü.
Piyasa mekanizması kendi başına bırakılınca ahlak dışı yollara sapmaya başlayabiliyor, fazla sıkılınca ise yaratıcılığı öldürüyor. Öte yandan her krizden sonra yapılan devlet müdahaleleri de piyasa mekanizmasına olan inancın azalmasına ve karşıtlarının güçlenmesine yol açıyor. Kapitalizmin geleceği, devlet müdahalesine gerek kalmaksızın, yaratıcılığı öldürmeden, ahlak dışına çıkışı engelleyebilecek biçimde işleyecek bir piyasa mekanizmasının oluşturulmasına bağlı görünüyor. Bunun çok kolay bir şey olmadığını vurgulamak gerekli. Aksi takdirde bu kadar kriz yaşayan sistem, bunu bugüne kadar oluşturabilirdi.


Mahfi Eğilmez
 

   
   
   
 

TACS

 

 
 
   

 

Home ] Up ] TACS Yetkinlikleri ] Yetkinlik Merkezi ] Ortaklar ] TACS Hakkında ] Görüşler ] İçerik ] TACS'da Ara ]

Yuzde Bir ] Çelişkiler ] Neredeyiz? ] Borçlar ] Faiz ] RTE ] Milli Gelir ] 2008 ] 2009 ] Stagflasyon ] G-20 ] Washington ] Piyasa ] Öngörü ] 2050 ] Holdingler ] Dersler ] LE ] Borsa ] Toplumculuk ] Çözüm ] Gelişim ] IMF ] [ Kapitalizm ] BE ] Üretim ] Pardus ] DYSG ] Gümrük ] Konut ] Turizm ] TSK 500 ]

 

 

 

 

The Best Networks Start with the Best Consultants - TACS

 

 

Copyright © 2022 TACS
Last modified: August 27, 2023